DİYARBAKIR
ŞAD AKAR
I
İzmir’den Diyarbakır’a gelişimiz birinci ayı dolmak üzereydi, okulların açılmasına da az kalmıştı. Evimiz zaten üç oda, bir oturma odası ondan geçilen misafir odası ve arkada bir yatak odası, hepsi fındık içi, biz bi gayret tamamen yerleşmiştik.
...
Sinbat’ın beyaz yelkenlilerini Annemin
bizlere okuduğu Binbir gece masallarından duymuştuk. Burada ise bu naif
tekneler aslında gecenin serinliğinden istifade etmek isteyenlerin bir buluşu olan yelkenlilerdi. Akşam ummana açılırlar,
güneşin doğuşuyla birer birer dönerlerdi. Bu eski kartpostala göre taa Sultanın
cariyesi Şehrazat ve gemici Sinbat’ın zamanından beri de varlarmış.
Diyarbakır Diyarbakır olalı bu kadar güzel anlatılmamıştır. Hele o Sinbat çağrışımlı ''yelkenler'', müthiş. Bir de sarı pirinç musluklardan hiç kaygı duymadan ağzını dayayıp su içmek yok mu...Nostaljisi bir yana, acaba tümden bilinçsiz miydik yoksa öyle öyle aşılandık da giderek sağ kalan bizler daha mı dirençli
YanıtlaSilolduk?
Sağol Sadık. Lütfen devam...
OÜ
Sevgili Sadık, eline, aklına sağlık.
YanıtlaSilDevamını bekliyoruz.
O yıllarda, o pirinç musluklardan Karacadağ kaynak suları akardı. Su boruları temiz. Arıtma yok. Kirlenme yok!
Selam ve sevgiler.
Aydın
Damlar üstündeki tahtları o kadar güzel tasvir etmişsiniz ki hayran kaldım. Sinbat'ın beyaz yelkenlilerine benzetmeniz ve damların üzerinde bir deniz hayal etmeniz harika!
YanıtlaSilKöylü kadınların tasvirleri Mezopotamya'nın en güzel tablolarını canlandırdı zihnimde.
Diyarbakır'dan selam ve sevgi ile...
İyi Dileklerinize çok teşekkür ederim. Olayların anlatılışı değil burada bence önemli olan çocuk hayal gücü ve saflığını okuyucuya aktarabilmekti. Bunu yazarken aklımda da Nikolay Rimski Korsakov'un Shehrazad senfonik süiti dönüp duruyordu, bazen denizi gördüm bazen toprak damları...
YanıtlaSil