Akşam evdeyim,
otururken telefonumun mesaj zili çınladı. Mesaj gelince haber verir bu benim
akıllı cep telefonum. Bu mesajlara da hiç mi hiç bakmam. Genellikle evle ilgili
fatura borçları, elektrik, su, doğal gaz gibi borç bildirimleri gibi onların da
Bankadan otomatik ödeme talimatları olduğundan onlar tarihleri ve saatleri
geldiğinde ödenir, yeteri kadar hesapta paranız varsa hiçbir sorun çıkmaz. Bunu
da onlardan biri sandım. Baktım hiçbir anormallik yok, TV seyretmeye devam dedik.
Aradan on dakika geçti geçmedi, çın, bir mesaj daha. Neymiş bir bakayım dedim.
Biri benim telefonu nasıl öğrenmişse öğrenmiş uzunca bir mektup yazmış:
"Slm abi, ben manisa’nın
yayla köyünden memet köyüme teyzemi ziyarete geldim bana ağzından bir olay
gaçırdı hayvanları koyduu ağırın temelinden sarı sarı arapça yazılı Osmanlı
tuğralı altın paralar bulmuşlar bunları değerlendirme imkanımız olur mu
müsaitsen ara abi".
Üstte de mesajın
çekildiği telefonun numarası var. Böylesiyle ilk karşılaşmamdı. Başka birine
atacağı mesajı bana atmış olmalıydı, diye düşünürken onun o zaman bu mesajı
atacağı kişiyi tanıyor olması gerekmez miydi? Diyelim ki bu mesajı iletmek
istediği tanıdığı bir kişi var ama mesaj başkalarının eline geçtiği zaman, o kişinin
kimliğinin açığa çıkmasını istemediğinden mesajda gönderdiği kişinin ismini
yazmamış olabilir mi? Aynen olabilir. O zaman bu mesaj nasıl olmuşta bana
gelmiş oluyor?
Evladım benim zeki
çocuğum. Sen Liseyi bitirmiştin di mi? Ama Üniversitenin istediği bölümüne
girememiştin, he mi? Eğer Üniversiteye girip bitirseydin n’olcaktın? Üniversite
mezunu işsiz. Şimdi nesin? Lise mezunu işsiz? İşsizlik ortak paydasını okuduğun
ve okuyacağın okullara paylaştırırsan ne değişir? Okullar değişir ama işsizlik
sabit kalmaz mı? Ama haklısın, bu memleket okumaya çok meraklıdır bilirsin.
Çocuk doğar doğmaz kundağı çözülüp, kız mı erkek mi olduğuna bakılmazdan önce,
bu nevzatın hangi okullara gideceği, doktor mu, mühendis mi, eczacı mı olacağı
konuşulur, de mi? Kimsenin aklına ayakkabı boyacılığı, kağıt toplayıcılığı veya
filan Belediye de çöpçülük ya da o Belediyede gizli işsiz olabileceği gelmez, he
mi canım evladım? Ne konuşuyorduk? Memet’in bu haberi bildiği birine yazmak
istediğini kabul edelim ama benim telefonuma gelmesi için onun istediği numara
yerine benim numaramı yazmış olmalı de mi? Şimdi kırıtik soru şu benim
numaramdan hareketle Memet’in mesaj atmak istediği numarayı bulabilir miyiz?
Olabilir de olamayabilir de. Çok bilinmeyenli denklem ama veriler az, aranan
çok olunca işi mantık yerine şansla çözeriz.
Şans, dünyadaki
herkesin yanında en çok bulunmasını istediği şeydir. Bizim aklımıza olmazı olur
yapmak için çalışmak gelmez de şans meleği gelir de mi?
Ama Allah bize akıl da vermiş
de mi? Bu adam eğer tanıdığı birisine ulaşmak isteseydi, cep telefonunda onun kaydı
olurdu. Memet te tık der, onu seçer, o zaman da telefonunda adamın adını görür,
gönder tuşuna o zaman basar ve dostun düşmanın eline geçmeden mesaj yerine
giderdi, de mi?
Ama bu öyle yapmamış, benim
numaramı kendi eliyle yazmış. Bu bir tesadüf de olabilir, ama beni tanıyan biri
de söylemiş olabilir “Bu adam altın, gömü, kazı, mazı işlerinin doktorudur,
demiş de olamaz mı? olabilir. Memleketin her yanından ustalarım ve çıraklarım
da var. Manisa’dan da olabilir.
Aklıma bizleri
kandırmaya hazırlanan şu uyanıktan daha neler öğrenirim düşüncesi kaptırdım
kendimi. Memet ökseyi tam kuramamış gibi geldi bana. Benim ismimi bilseydi
adımla yazardı ki hedef ben olurdum, daha samimi olurdu:
"Slm
Sadık abim, ben memet manisanın yayla köyünden beni hatırladınız mı?"...
deyip konuya frikikten gol atar gibi dalsaydı kesin
topu çatala takardı. İş hayatımda kaç
tane Manisalı, kaç Kayserili, kaç Mardinli ile çalıştığımı unuttum bile. Daha
başlangıçta “Bu beni nerden tanıyor ya?” demeye başlardım. Konuyu da pat diye
ortaya koydu muydu kekliği çantaya koyar mıydı? Koyardı.
"… senin çevren geniştir, değerlendirme imkanımız olur mu müsaitsen ara
abicim."
diye yazsaydı,
ökse tam kurulmuş olurdu, anlardık. Şimdi oltayı boşa doluya atmış,
balık vursun diye bekliyor bu saf delikanlı. Olta da yem var mı? Yem var gibi
ama vurgu zayıf. Ama her halükârda insanda bir merak uyandırıyor.
“Aban
oğlum, pis burun vuracaksın. Kaleci topu göremeyecek.”
Ona bir cevap yazmam lazım. Ben ki Çalıntı Otoyu
internet üzerinden satmaya kalkan adamım, boru mu? Beni düşündüren nokta, teyze
olaya karışmış ama kocası ortada yok? Enişte nerede? Ortalık kızışmadan önce
olayın başkahramanı ben olayım dedim. Cevabı gönderdim.
“Sevgili Memet bana nasıl ulaştın
bilmiyorum ama isabetli olmuş. Kısaca acayip ilgiliyim o dediklerinle. Şimdi bu
ağırı kim eşeledi? Teyzen mi? Eniştenin bundan haberi yok mu?”
“Bu dediklerinin tuğraları sağa mı sola mı
bakıyor?”
“Resimlerini çek hemen bana gönder,
malûm görmem lazım. Temiz Tahir”
Çok beklemeden
cevap geldi.
“Tahir abi ben memet. Ağırı kimin eşlediğini
teyzem bilmiyor ama çil çil altınları görmüş eline almış Ona göre Osmanlı
paralarıymış daha sonra gittiğinde paraları bıraktığı yerde bulamamış abi”
“köydeki hocaya sormuş O böyle
şeyler olur hatta gözünün önündeyken bile kaybolur gider demiş onlar cinlerin
altınlarıdır demiş. Elini sürdüysen töbe namazı kılcan demiş”
Hayda,
ortada altın filan yok. Teyze tek başına Oscar’a oynuyor. Bu Saf biradere neler
anlattıysa artık heyecanla işe hoca efendiyi de karıştırmış. Ulan evin reisi
enişte nerde?
“Memet şimdi ortada altın maltın
yok. Enişte de yok. Hoca efendi başrole soyunmuş. O zaman benim burda işim yok,
bana müsaade. Tmm ”
Mesajı
gönderdim göndermedim, telefonun ekranı karardı. İşimize üç harfliler karıştı
dedim kendi kendime. Meğer şarjı bitmiş. Şarja bağladım. Orada unutmuşum gece
aklıma geldi, kalktım saat iki. Telefonum şarj olmuş ve üç de cevapsız arama var,
üç de mesaj gelmiş. Hepsi de Memet’ten. Son mesajında bir feryat ve yakarış:
“Abi niye cevap vermiyorsun ltf ltf
bir cevap ver Beraber başladık beraber gitcez bu yolda abicim”
Nereden çıkarıyorsun
beraber başladığımızı lan? Yapış yapış bir durum. Cevap için tereddütteyim.
Memet tekrar bir mesaj yolladı. Gene benden cevap yok. gecenin ilerleyen
saatinde bir mesaj daha geldi.
“Abi eniştem Şefik içeride
yatarmış, yengeme sordum o söyledi sana söylemeyi unutmuşum”
Benden
cevap:
“Ulan olum, sen saf mısın, salak
mısın? Yoksa beni mi işletirsin? Sana enişten nerde diye kaç defa sordum cevap
vermedin. Bana maymunluk etme. Sabah görüşürüz.”
Adam
rahatsızım demiş yatmış odasında.
Dikkatimi çeken şey,
adamın hastayım deyip kendini odasına hapsetmesi. Teyzenin gördüğü altınları
asıl bulan evden biri, bence enişte olmalı. Kim başkasının evine define
arayacağım diye izinsiz girebilir veya sessiz sedasız kazı yapabilir? Aslında kazı,
mazı da ortada yok. Olsaydı Memet söylerdi. Peki, evde başka yaşayan yok mu, bu
saf oğlan bundan da hiç bahsetmedi.
Muhtemeldir ki altınlar
varsa ve bu altınlar gerçekse başka yerden getirilip ahırdaki hayvanların
altındaki samanların içine geçici olarak evden biri tarafından saklanmış olmalı.
Teyze bulunca bunu hayra yormak yerine muzıra yorunca, uyanık Şefik enişte
başına bir kaza gelir diye başka bir yere saklamak istedi. Köy evlerinde kaç
mekân olabilir ki? Ya bir, ya iki. En iyi olasılık hasta olduğunu söyleyip
yattığı odaya zulalamış olmalı, gözünü açtığında görebileceği bir yere kaldırmıştır.
Ya yattığı yatağın içine, ya da kerevetin altına koymuş olmalı. Uyumadan önce
bir mesaj daha gönderdim.
“Memet yarın sabah enişteyi yattığı odada ziyaret et ve geçmiş olsun de,
elini öp koçum. Sonra onun ayakyoluna gidişini kolla ve oda boşken kerevetin
altına bir bak. Kese, kutu, testi, küp var mı? tmm.”
Sabaha karşı telefonumu
kapatıp yattım. Pek uyku tutmadı. Huzursuz hayaller rahat vermedi. Kendi
kendime diyorum ki bu mesaj neden ve nasıl beni buldu, diyorum. Nasılı saf oğlanın
dediğine göre tesadüf ama nedeni daha karmaşık olmalı. Bu bana bir mesaj evet,
hayırlısıyla halledersem bunda benim payım ne olacak ve onu nasıl alırım? Hayırlara
gark olsun, belki de benim azgınlığımı ıslah edecek bir mesaj. Altınlarla yüzdüm
bir ara. Bir mesaj ziliyle uyandım.
“sabah
erkenden eniştem kazaya gitmiş odasında bir şey bulamadım noluyor abi”
Korktuğum başıma geldi.
Adam malı piyasaya sürecek. Mehmet çocuk dönmüş bana soruyor. Elinin körü
oluyor. Şansımız iyi giderse o malı piyasaya süremeden Memet onu bulursa iş yine
bize geçer. Benim karışmam şart oldu. Yazdım:
“Memet
eniştenin cebi var mı?” O yazdı:
“var
tabi napıcaksın?”dedi. Yazdım
“Salatalık turşusu kuracağım, lazım oluyor. Salatalıkların üstüne taş
niyetine koyacağım.”
Biraz sonra telefon
numarasını gönderdi Memet. Şimdi yapılacak şey bu numaradan enişte beyi aramak.
Aradım ve ona:
“Alo. Merhaba ben Cemil Allı, Bak yiğenim, bazı
şeyler vardır ki çabuk yayılır. Bu devir de gizli bir iş yapılamaz. Bizden gizli bir iş yapmaya kalkarsan o iş elinde
patlar, hayatını karartırım.”
“Bir
yanlışlık olmalı arkadeş. Seni tanımıyom, jandarmeye giderim”
dedi ve telefonu kapattı.
Onun tekrar aradım, telefonunu kapatmış,
çalıyor, çalıyor ama açmıyor. Ona bir SMS gönderdim.
“Telefonu
kapatmak tehlike anında gözünü kapatmak gibidir, görmeyince tehlike geçer mi?
Ateşle oynuyorsun” dedim. Sonra da Memet’e bir mesaj
gönderdim.
“Memet ona mesaj gönderdim, sen eniştenin hareketlerini takip et.”
“Evin
içinde dört dönüyor abi teyzeme çattı.” Enişteye ilk mesajın devamını yazdım.
“Elinde
kurtulmak istediğin bir mal var, kıvranıyorsun. Bu bölgede bu gibi konular önce
bizden sorulur. Bu bölgede racon bende. Jandarmeye gitmek mi istiyorsun? Git!
Boyunun ölçüsünü biraz erken alırız.”
diye yazdım gönderdim. On dakika sonra bana bir
mesaj geldi, Memet’den.
“abi
sen ne yazdıysan senin yazdıklarını okudu aniden sinirlendi abi bahçeye indi ağıra
girdi kapıyı örtü” diye yazmış saf oğlan.
“Adam
hiç uğramazken şimdi oradan çıkmaz oldu.”
Ardından bir mesaj daha geldi Memet’ten.
“Ağırdan
çıktı gitti abi” diyordu. Cevap yazdım:
“Memet
şimdi ahıra git ve ahır kapısını kapat. Kapının arkasını telefonun ışığıyla aydınlat,
dikkatle tara. Orada bir şeyler bulacaksın.”
Mesajı gönderdim,
bekliyorum ne olacak diye. Ama heyecandan içimde kelebekler uçuşmaya başladı.
Tahminim adam ahırın kapısı açıkken arkasında ilgi çekmeyecek noktayı kazarak
lazımlığı veya küpü vs her neyse bir, iki karış derinliğe gömüp bırakmış
olmalı. Daha fazla derinlik temele rastlar. Genellikle ahırlarda elektrik
ampulü olmaz ama diyelim ki burada olmuş olsun, ampulü gevşetirsiniz içerisi
karanlığa gömülür. Kadıncağız tavandan sarkan ampule eline sürmeye korkar. Dolayısıyla
elektriği unut.
Böyle yerler ya penceresiz
ya da bir pencerelidir, olmaz ama iki olsa da camları buzlu cama dönmüş
olacağından içeri gelen ışık yetersiz kalır. Teyze içeride hayvanları yemlerken
veya süt sağarken içeri ışık gelsin diye kapıyı açık tutar. Kapıdan içeriye
ışık girerken ahırın en karanlık kısmı kapı kanadının arkası olur dedim aklımca.
Onun için Teyze altınları gördükten sonra enişte yeri değiştirip kapının
arkasında bir yere koymuş olmalı. Memet onu bulacaktır.
“Hadi
Memet, Koç Memet, rakip sahaya koş Memet,
diyorum içimden ama hâlâ
ses yok seda yok. Haber yok Memet’ten. Aradan bir veya bir buçuk saat falan geçti
benim akıllı “tın” diye öttü. Mesaj geldi.
“Abi
buldum altın paraları saydım 75 tane bir çıkının içindeydi”
“Resimlerini çek ve bana gönder. Bu
altınlara fiyat alınması gerekecek sonra paraya çeviririz. Tmm.”
Beş dakika sonra
Memet’in bulduğu altınların resmi bana geldi. Allı güllü bir bezin üstünde
yığın halinde altın renginde paralar görünüyordu. Bu beze sarılı vaziyette
toprak altında kalmış olamaz, yani bu paralar başka yerde bulunmuş olmalı.
Memet’in resmi karanlık ve paralar net çıkmamış.
“Memet resimdeki altın paralar
net çıkmadığından üstündeki yazılar okunamıyor. Tek bir altını al bahçede bir
taşın üstüne koy ön yüzünü ve arka yüzünün resmini çek anladın mı? Tmm?
Memet itiraz etmeden
dediğimi yapmış, ön ve arka yüzünün resimlerini bana göndermişti. Tipik Reşat Altını görünüyordu ama yine
de belli olmaz diye düşünüyordum. Sahte olmasın. Memet altın paradan ne kadar anlardı
acaba? Mesaj yazdım.
“Memet bak günümüzde ortada çok
sahtekârlık var. Sen o altın parayı ağzına al ve sertçe ısır, sert mi yumuşak
mı? Bana bildir.”
“Abi dişlerimin izi çıktı tmm.”
Altın
olma şansı çok yüksek. Hemen Şefik enişteye telefon açtım. Bu sefer üçüncü
çalışta açtı.
“Alo merhaba. Bakıyorum bu sefer
bizi aforoz etmedin efendi. Aferin.” Adam bozuk bir sesle
cevapladı:
“Benden ne istersin? Ben seni
tanımam.”
“Kaçak kazıyı nerede yaptınız?100 Reşat’ın
gerisini ne yaptın?” Adamdan ses yok.
“O paraları senin sakladığın yerden
aldırıyorum. Senin adam olacağın yok!” dedim.
“Kendine ayırdığın altınları o çıkına
geri koy… Duydun mu beni? Sana son şans!”
“Yok
öyle bi şey beyim ne altını ne parası”
Adam telaş ve heyecanla
araya girmeye çalıştı. Ben de onun sözünü kestim, kestirip attım. Artık rol
kesiyorum…
“Yalan söylüyorsun, ya sen, ya o
karın. Çaldıklarınızı o çıkına geri koyun lan.”
Çat kapattım akıllı
telefonumu. Şimdi adam iki şey yapabilir. Ya gerçekten almamıştır, çaresiz bir
şekilde bana laf anlatmağa çalışacaktır. Ya da düşündüğüm gibi on, on beş
tanesini iç etmiştir, ama korkudan yerine koyacaktır. Dün ve bugün Adamı
parmağımda oynattım. Memet’in sayesinde hep ondan önce davrandım, aklına
gelenleri rahat bir şekilde tahmin ederek onu ürküttüm. Şimdi bu altınların akıbeti ne olacak? Hemen
arkasından Memet’e mesaj attım.
“Memet, enişten Şefik şimdi evine geliyor. Paraları aldığın yere tekrar
zulala… Neyi sorarsa sorsun, sen hiçbir şey bilmiyorsun. Sonra adamın ne
yaptığını bana söyle. Benim düşünceme göre o ve hatta teyzenin çıkından biraz
altın yürüttüğünü düşünüyorum. Yerine koysun istiyorum tamam mı koçum?” Cevap
geldi hemen.
“bu kadarı bize yetmez mi abi”
Bu çocuk oldukça kanaatkâr.
“Oğlum sen uzaydan mı geldin? Saflığın
alemi yok. Hayatta böyle bir şans bir kere olur” dedim, devamında da,
“Buradaki uzmanlar paraları görmek
istiyorlar, onların tavsiyesi ne kadar çok o kadar iyi diyorlar.” diye
ekledim.
Sonra
bu gönderdiğim mesaja gelecek cevabı beklemeden bir beş dakika sonra:
“Eğer sahte değilse, tanesi on bine
kadar çıkarmış. Tmm” diye yazdım.
Bu sanki ağzımdan
istemeden çıkmış gibi oldu. Aslında isteyerek yaptım. Bu para onu daha çok heyecanlandıracaktı.
Beş on dakika sonra enişte eve gelmiş. Bahçede oturan Memet’in önünden onu
görmeden geçmiş, doğru ahıra dalmış.
“Memet
seni nasıl görmeden geçer? Boyun kaç koçum senin?”
Enişte ahırda
aradığının kapı arkasında gömülü olduğunu görmüş içi rahat etmiş, lâkin
yürüttüklerinin hepsinin geri iadesine kıyamamış. Beş tanesini o çıkının içine
koymuş ama kendine ya da karısının kaç tane ayırdığını tahmin etmek güç. Sonuç
olarak daha sonra Jandarmada yapılan sayımda 77 adet altın para sayılmış. Daha
sonra zabıtlarında sayının üstünün Daksil’le kapatılıp üstüne 70 yazıldığını Memet
söyledi, ben onun yalancısıyım.
“abi
jandarma da nerden çıktı?”Memet mesajla sordu. “ben kabul etmem abi…”
Cevap yazdım:
“Başının beleya girmesin dersen Manisa’daki Müzeye git. Ona da gitmem
dersen kendine bir mahpushane beğen koçum.”
“Bulunan
bir gömüyü yasal hale getirmenin tek yolu bu aslanım. Sen şimdi doğru Jandarmaya
git! Gitmeden önce toprağa gömülü boş bir peynir küpü bul, içine paraları koy.
O bez çıkın içinde toprağa gömüldüğüne kimse inanmaz izinsiz kazı yaptığınızı
anlarlar olum.”
“Jandarmaya
Teyzemgilin ahırında çil çil altın bulundu ben de geldim size haber veriyorum
de. Eniştem şimdi başında bekliyor de. Merak etme Şefik eniştenin de bundan
haberi var, biraz gönülsüzdü ama kabul etti, koçum.
“O
altınların yarısı sizin yarısı devletin. Bunu siz yapmazsanız ben yaparım!”
diye yazdım. Anında
cevap geldi:
“Hay
senin gibi abinin ben… “ gerisini yazamıyorum.
“Sen
o mesajı ortaya atarken düşünecektin, insanoğlu çiğ süt emmiştir, olum”.
Sadık Mercangöz Bağlıca Ankara, 19 Nisan 2022
Manisa değil ama Mersin Portal haber sitesinden, bugün:
YanıtlaSil'''Tarsus'ta MİT'in Gözetiminde Kazılan Gizemli Evde Yangın Mersin'in Tarsus ilçesinde MİT ve Özel Harekât polislerinin gözetimi altında bir yıl boyunca kazı yapılan evde yangın çıktı. 2017 yılında Türkiye'nin gündemine oturan 'sır' kazıyla merak konusu olan iki katlı evde, hasar oluşurken; dumandan etkilendikleri belirlenen E.A. (50) ve kızı M.A. (25) hastaneye kaldırıldı.'''
Eğer bu haber de öyküyle ilintili değilse ben ne olayım.
Bundan daha güzel güncel öykü yazılamaz.
Sağol Sadık.
OÜ
Bugünkü olayın benim öyküyle ilgisi var olup olmadığını bilmiyorum ama bir hafta önce benim telefona herhalde yanlışlıkla düşen mesaj gerçekti. Onun üzerine bir hikâye oturtayım dedim.
SilÖyle demek istemedim elbette ama bu tür aklıevvellikler bir zamanlar Nijerya kaynaklı olurdu. Ne mutlu bize ki artık Manisa’da Mersin’de falan da yerlisi ve millisi yapılıyor diyecektim. Zaten define avcılığı hep vardı. Şimdi başka bir yan iş kolu oluşmuş galiba...
YanıtlaSilOÜ
Aklına, eline sağlık. çok güzel.
YanıtlaSilSelam ve sevgiler.