SEMİZOTUYLA YAŞAMAK
Bu yazıya konu olan asil ot yani semizotu Anadoluludur diyorum ben. Belki başka memleketlere de yayılmış olabilir ama yeryüzünü yırtarak çizilen çizgiler yok ki, semizotu buranın onun olduğunu, buradan ötesinin de başkasının vatanı olduğunu bilsin. Zaten okuma yazmaları da yok, levhaları okuyamazlar. ne bilsinler? Kuşaklar boyu öğrenilen bilgiyi sadece genlerdeki kodlarıyla taşırlar geleceğe, o da ona yeter. Her yere uçarak gelir, o yere konar, hemen toprakla kaynaşır. “Arsız” deriz “yüzsüz” deriz ama O toprağına sahip çıkan taçsız kahramandır, Onu yurt beller. Sadece hakkı olan yaşama hakkını savunur. Bunun için diğerleriyle tabii en korkuncu da insanla savaşır, kavga eder sessiz ve sakince.
Yazlığın önünde 60- 70
m2lik yeşillendirilecek bir alan var, hani yazlık kooperatiflerinde
adettir, herkese küçük bir bahçe verilir, olmazsa olmaz. Toprakla o yıllara
kadar çocukken oynamak haricinde, hiç uğraşmamış, beli, görse kürek, tırmığı
görse tarak sanan biz şehirde doğup büyümüş ve köy görmemişlere, ahir
zamanlarında toprağa aşina olsunlar diye yazlık evlerle birlikte oynayacakları bir
parça toprak da verilir. Başlarsınız komşuların da tavsiyesiyle, özenerek,
bezenerek toprakla oynamaya bir heves.
“Bak oğlum, şuraya bir
15, 16 metrekarelik bir çim alan yapacaksın. Köşelere mavi Ladin ve çalı
benzeri bitkiler mesela lavantalar dikeceksin… Şuralara da meyveler mesela erik
ve şeftali, kiraz vs… Sonra bahçe çiti olarak lükstrümü ihmal etme! Seneye
istediğin yüksekliğe gelir, tıraşa başlarsın tamam mı?”
“Bence mazı daha iyidir
çit olarak. Çabuk gelişir. Şekil de verirsin. Hocam ama önce araziyi ıslah et… ”
diyenler de çıkar.
TV den maç izlemeyi,
Spor diye anlayan bizim grup tabii gazeteden verilmiş yürüme bantları kanepelerin
altında toz bağlamışken, yazlık kooperatif evlerinin o muhteşem armağanıyla
toprakla tanışırlar. Aslında harika bir şeydir bahçeyle uğraşmak. Ama kooperatif
yoluyla yazlık sahibi olmak emeklilik dönemine rastladığından yıpranmış vücut
bir ölçüde zayıftır. Hareketlerinize dikkat ediniz derler doktorlar. Buna rağmen bizim kahramanımız her sabah ona
göre erken saydığı bir saatte kalkar ve bahçeye fırlar ona buna eller, elinde
bahçe makası, nazik ellerini korusun diye gıcır gıcır bahçe eldiveni, onu
keser, bunu keser vs kahvaltıya kadar uğraşır. Kahvaltı sonrasında deniz, meniz
ve ardından akşam üstü yine bahçe sulama
vs, derken, bir müddet sonra bahçede inatçı bir bitki grubuyla; ebegümeci, kedi
otu, yer sarmaşığı ve de kahramanımız semizotuyla tanışırlar. Bahçenizin egemeni
ve hâkimi, siz olmak istersiniz ve estetiğimizi bozuyorlar diye başlarsınız
bunlarla mücadele etmeye. Kahraman Emekli zavallı bir ota karşı… Daha fazla
eğil kalk, bilin bakalım ne olacak… Bu tempoya alıştığınızı sanırsınız ama beklenmeyen
risklere karşı dikkatli olmak lazım gelir. Bir süre sonra belde ve dizde,
inceden inceye ortaya çıkan sakatlıkları hissedersiniz.
Ayrıca böyle amatör
gayretlerin ardından Çevre estetiği de sınıfta kalabilir. Herkes kendi bahçesini kafasına göre
düzenlemeye çalışır, şöyle bakınca müthiş
bir ahenk çıkar ortaya. Onunki suzinak, bununki şataraban, öbürü nihaventten
çalan bahçeler oluşur. Kimisi o bir avuç bahçeden domates, biber, salatalık
müstahsili olmaya çalışır,
“Bu sene şu kadar domat,
şu kadar hıyar alacağız, Allah’ın izniyle, ama biberler sarardı, bir hastalık peyda oldu" yollu akıl yürütüp ahkâm keser, kimi de golf çimlerini ruloyla getirtir,
bununla övünür, su parası faturası gelince hafifçe yaptığına pişman olup
kafasını kaşır, vs.
Aslında bu işlere ayıracak
paranız varsa tavsiye edilen bir bahçıvanla çalışmak, onunbilgisine saygı
göstererek bahçenizi düzenletmektir. Sonunda evinizle birlikte uyumlu bir
yeşilliğiniz olabilir. Parasını verdiğiniz sürece en azından siz yokken bahçenizin yıllık
bakımızı da garantilersiniz, hani ertesi yıl geldiğinizde birazcık bakımlı bir
bahçe görürsünüz. Yoksa kıştan çıkan bahçenizin halini görürseniz, tanıyamazsınız,
bakakalırsınız
“Ne kadar çok iş var
ulen” diye.
Bahçede taşlık bir yol ve
lavanta ve akşamsefaları arkalarında yeşil bir düz alan ve en dışta taflanlarla
çevrili bir sınır olsun dedik, geçen sene bir bahçıvana emek zahmet yaptırdık. Önce
bahçeye funda toprağı getirdiler, yaydılar, bütün alan çapalanıp ilaçlandıktan
sonra bir ay kadar beklendi ve düz yeşil alanlara çim yerine daha az bakım
gerektirdiği söylenen farekulağı denen bir yonca cinsi ekildi. O sene, bir iki ay
sonra yemyeşil yoncalardan adeta yatak oldu, harika bir yıl geçirdik. Ancak bu sene
rüzgâr mı getirdi yoksa üstümüzde mi taşıdık bilmiyorum, Semizotları peydahlandı
bahçede. Arsızlar hemen sahiplenmeye başladılar sahayı. Önceleri yoncaların
arasındaki toprakta yeşillendi bu masum semizotları, minik, minik, parlak yeşil
renkte. Kısa bir süre sonra yoncaların boylarını geçip üstlerinden bakar
oldular, ben de başladım onları yemek için toplamaya. Cacık veya salata için
çok yakışırken yemek olarak etlisini de ya da zeytinyağlısını da
pişirebilirsiniz, pek güzel olur. Yalnız çiçek açmadan önce olmalı. Öte yandan onların yanında diğer parazit bitkiler
de geliştiler, ayrık otu, kedi otu veya ebegümeci gibi. Mevcut yeşil dokuya
zarar vermemek için bunları tek, tek elle toplamanız gerekir tabii. Benim ve
diğer parazit otların bütün gayretlerine rağmen, sonunda üstünlük semizotlarına
geçti ve sonra onlar artık önden gittiler, biz arkalarından kovaladık. Hepten
kurtulmak için hepsini diğer parazit ve asalaklarla beraber kökleriyle kazımak,
çapalamak ve ilaçlamak yani zehirlemek gerekir.
Bir diğer kesin çözüm
buradaki mevcut toprağı alıp, götürmek ve yerine yeni bahçe toprağı getirtmek, parazit
ve yabani tohumlara karşı ilaçlayıp bir ay ilaçlı bekletmek ve yeniden
yeşillendirmektir ancak bunu da yapmamıza idare ancak Kasım’da izin verecektir.
Ya da oluruna
bırakacaksınız, parke taşları arasında bile yetişen semizotlarına bahçeyi teslim
edecek ve onları yeşillik olarak muhafaza edeceksiniz, böylece onları toplamak
için yorulmayacaksınız. Ancak yaz sonunda elinizde sararmış kuru bir toprak parçası
kalacaktır, haberiniz ola. Bu bizim yazıya konu olan semizotları, tabiatları
icabı, korkmazlar, çekinmezler ve küsmezler. Zorda kalınca tohumlarını toplayıp
arkalarında mektuplar bırakıp başka memleketlere gitmeğe kalkışmazlar. Onlar
için çözüm tektir, o da uçarak ya da her ne yolla geldilerse, geldikleri bu topraklarda,
ya da kendilerinin belledikleri bu topraklarda soyları kuruyana kadar yaşamaktır
kardeşim. Saygı duyuyor ve şapka çıkarıyorum. Aynı bizler gibi!
Sadık, 3 Eylûl 2016 17:00 Artur Burhaniye
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder