YASSI GAZOZ
KAPAKLARI
31 1 12 izmir üstünkök
Çocukluğumda tramvaylar en yaygın toplu taşım aracıydı İstanbul’da. Çoğu iki vagonluydu. Öndeki birinci mevki olanın rengi kırmızıydı. Arkadaki yeşil ikinci mevkiiydi. Anadolu yakasında, Üsküdar – Kısıklı arasında çalışan tramvaylar ise uçuk sarı olurdu. Kapıları da kırmızı-yeşillerinki gibi demir parmaklıklı değil, bayağı kapıydı. Gözümüz alışmadığından olsa gerek, o tarafa her gittiğimizde sarılar sanki tramvay değil de başka araçmışlar gibi bana iyiden iyiye yabancı gelirdi.
Bildiğim
kadarıyla bizim mahallede oturanlar birinci mevki tramvaya pek
binmezlerdi. Fakir sayılmazlardı
ama fazla varlıklı da değildi hiçbiri.
Kimisi sağlık memuruydu, kimi işportacı. Sokakta taksi şoförü olan komşularımız
da vardı. İki tane. Yaz sonunda işe,
okula dönme zamanı geldiğinde bizi
Tophane rıhtımından kalkan Bandırma vapuruna onlardan biri götürürdü.
Hangisiyle gidersek gidelim, arabanın içi sigara dumanı sinmiş deri ve çiğ
benzin kokardı. Daha Fevzipaşa Bulvarına çıkmadan annemle beni araba tutmuş olurdu.
Yaz günlerinde epey sık yapılan şey Fevzipaşa Bulvarı’nda
tramvay rayının üzerine gazoz kapağı yerleştirip tramvaya ezdirmekti. Tekerleklerin
altında yamyassı olmuş kapaklarla sonra
sokak arasında biraz kumarımsı oyunlar oynanırdı. Her ne kadar o zamanlar
trafik yoğun değildi ise de başka araçlar üstünden geçip dağıtmasınlar diye
kapakları gene de tramvay yaklaşana kadar elde tutar, vatman uyarı için çan
çaldıktan sonra taa son anda raya
koyardık.
Bir gün elimdeki
kapaklarla nedense tramvayın arka tekerleği önüme gelinceye dek bekledim.
Kapakları koydum ama kolumu zamanında
geri çekemedim. Bu kez sadece kapak değil elim kolum da tramvayın demir
tekerleğiyle ray arasında kalıp dümdüz oluverdi. Vatman farketmemişti herhalde.
Tramvay yavaşlamadı bile. Bense şaşkın şaşkın kapaklandığım yerde
kalakalmıştım. İnanmıyordum olanlara. Rüyada
gibiydim. Sanki uyansam her şey eskisi gibi olacaktı. Karşı köşedeki muhallebicinin bahçesinde
oturanlar koşuşturdular. Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes bana ilgi
gösteriyordu. Ben sersem sersem
koluma bakıyordum. İlk anda canım pek acımamıştı. Daha doğrusu bütün vücudum
uyuşmuş gibiydi. Üstümün başımın kan içinde kalmasını pek umursamamıştım da
çocuk aklımla bile kendimi biraz salak gibi hissediyordum. Sonra kendimden
geçmişim.
Neyse...
Hastane
günleri, ameliyatlar, kolun dirsek altından kesilmesi, sıkıntılı zamanlar...
Artık hepsi geride kaldı.
Biliyor musunuz, çoğunu unuttum bile. Yıllar oldu. Tek kolla yaşamaya ve
sağ el yerine tüm işlerimi sol elle yapmaya da iyiden iyiye alışığım artık.
Kolay bile geliyor bunlar. Ne var
ki benim gibiler için tek kollu gömlek
yapılmıyor. Sürümü olmaz, satılmaz, anlıyorum. Bazı gömleklerimi terziye
götürüp sağ kolunu dirsek yerine kadar kısalttırdım, oldu. Manşetlere de düğme
değil lastik mastik gibi bir detay
taktım. Tek elle manşeti ilikleyemiyor insan. İlle birisi yardım edecek.
İyi de kimsesi olmayan ne yapsın?
Tek eldiven de
satılmıyor. Evde yıllardır kaç tane hiç kullanılmamış sağ eldiven birikti,
bilseniz. Birini bulsam vereceğim ama tek sağ eldiven kimin işine yarar?
Şimdi bir
protez bekliyorum. Bir kaç hafta içinde takılacak. O zamana kadar hazırlık olsun diye gömleklerimin boş kolunun içine hani şu yüzme
havuzlarında kullanılan yapay süngerden büyük boy sosis gibi şeyler var ya, makarna
diyorlar, onlardan koyuyorum. Çok değişik bir duygu.
Belki
yadırgayacaksınız ama tek kolla yaşamak aslında çok rahat. Çocukken iki kolu
nasıl idare etmişim, bilmem. İki kol olunca insan dengesini bile şaşırır gibi
geliyor bana şimdi. Dedim ya, alıştım tek kola.
Hele bir takılsın, proteze de
alışırım. Sadece neye üzülüyorum,
biliyor musunuz? Protez takılınca bazı gömleklerimin sağ kolları şimdi kısa
gelecek ya, işte ona... Bir kaç tanesini çok da severim. Onları giyerken
protezi takmam artık herhalde.
Amaan, sağlık
olsun. İnsan nelere alışıyor ve nelerden vaz geçiyor gerektiğinde, değil mi?
Ah o
tramvaylar, ah. Şimdikilerin yanları yere kadar kapalı. İnsan istese de altında
kalamaz. Eskilerden sadece göstermelik kaldı bir iki tane. Arada sırada gidip
bakıyorum. Ne de olsa aramızda özel bir ilişki var. Saygısızlık saymayın ama
sizlerin bunu anlayacağını pek sanmıyorum. Olmaya ki aranızda bir kolunu
tramvaya kaptırmış birileri olsun. Onlar anlar.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder