19 Kasım 2019 Salı

Okan Hocamdan kısacık bir öykü


FAZLA  UZATMA                                                                                                                                                   

 

 

Sabah uyandığında sol eli uyuşmuş gibiydi. Yumruğunu sıkmak istedi, yapamadı. Hani insan uykudayken uzun zaman elinin üstüne yatıp kalınca bazen parmakları kımıldamaz ya, öyleydi. Sağ eliyle solunu biraz ovsa geçecekti kuşkusuz.  Uyuşmuş sandığı elini tutmak için uzandı. Dirseği  geldi eline. Bileğinin olması gereken yerde dirseği vardı! Elini az daha aşağı kaydırdı. Hoppala!  Bilek hepten yoktu, kolun dirsekten sonrası uzuyor da  uzuyordu. Yataktan fırlayıp kalkmak istedi. Olmadı. Bir tuhaflık vardı bedeninde. Korka korka sol tarafına baktı. O da ne! Kolu pijamanın içinden çıkmış,  yataktan aşağı sarkmış, uzamış gitmiş,  odanın taa öbür ucuna  varmıştı. Uzunluğu en az üç metreydi ve, işin tuhafı,  uzamaya devam ediyordu. Kendi başına buyruk bir boa yılanı gibi ilerliyordu  kol. Dehşet içinde bakakaldı. Rüya görüyor olmalıyım diye düşündü. Kol ha bire gidiyordu. Her an biraz daha uzuyor, uzadıkça da yerde sürüne sürüne ilerliyordu. Pencerenin önüne geldiğinde bir an durdu. Sonra kararlı bir şekilde yerden yükseldi, elini kaldırıp pencerenin mandalını çevirdi, açtı. Adamın dairesi apartmanın üçüncü katındaydı. Kol aldırmadı. Açtığı pencerenin denizliğinden  aşağı inmeye başladı. Tam üç kat boyunca yangın hortumu gibi aşağıya sarktı da sarktı. Bu arada adam zor bela  kalkmış, pencerenin önüne gelmişti. Kol bahçeye ulaşınca eliyle şöyle bir sağı solu yokladı. Bir şey arıyor gibiydi. Durdu. Sonra iki apartman arasında sınır oluşturan kasımpatılarına yöneldi. Yoklaya yoklaya çiçekleri buldu. İncitmeden sekiz on tanesini kopardı. Buket gibi bir araya getirdi. Şaşkın şaşkın elinin ve kolunun üç kat aşağıdaki bahçede yaptığını seyrediyordu adam. Çiçekleri topladıktan sonra kol tekrar kısalmaya başladı. Geri sarılan şerit metre gibi kısala kısala yukarı çıktı. Pencereden içeri girince gene durdu.  Yan duvardaki alçak kitap rafının üstünde duran vazoya uzandı. Solmuş çiçekleri alıp çöpe attı. Yerine yeni topladıklarını koydu. Sonra kısalmasını sürdürüp geri geri pijamanın kolunun içine girdi, yerine yerleşti. Uyuşma geçti. Adam rahatladı. Yatağına döndü. Uzandığı yerden gözlerini tavana dikip bir an öyle kaldı. Sonra sağ eliyle soldakini hafifçe okşadı.  ‘‘Sağ ol’’ dedi, alçak sesle.  ‘‘O çiçekleri ben de ne zamandır yenilemek istiyordum ama bir türlü elim değmemişti. İyi yaptın.’’

 Sonra döndü. Yorganı başına çekti. Bir saat daha uyudu.



                                                        ***
Hoş bir bitiş oldu, değil mi?      Devamı yok...
 
 

2 yorum: