FAZLA UZATMA
Sabah uyandığında sol eli uyuşmuş gibiydi. Yumruğunu sıkmak istedi,
yapamadı. Hani insan uykudayken uzun zaman elinin üstüne yatıp kalınca bazen
parmakları kımıldamaz ya, öyleydi. Sağ eliyle solunu biraz ovsa geçecekti
kuşkusuz. Uyuşmuş sandığı elini tutmak
için uzandı. Dirseği geldi eline.
Bileğinin olması gereken yerde dirseği vardı! Elini az daha aşağı kaydırdı.
Hoppala! Bilek hepten yoktu, kolun dirsekten
sonrası uzuyor da uzuyordu. Yataktan
fırlayıp kalkmak istedi. Olmadı. Bir tuhaflık vardı bedeninde. Korka korka sol
tarafına baktı. O da ne! Kolu pijamanın içinden çıkmış, yataktan aşağı sarkmış, uzamış gitmiş, odanın taa öbür ucuna varmıştı. Uzunluğu en az üç metreydi ve, işin
tuhafı, uzamaya devam ediyordu. Kendi
başına buyruk bir boa yılanı gibi ilerliyordu
kol. Dehşet içinde bakakaldı. Rüya görüyor olmalıyım diye düşündü. Kol
ha bire gidiyordu. Her an biraz daha uzuyor, uzadıkça da yerde sürüne sürüne
ilerliyordu. Pencerenin önüne geldiğinde bir an durdu. Sonra kararlı bir
şekilde yerden yükseldi, elini kaldırıp pencerenin mandalını çevirdi, açtı.
Adamın dairesi apartmanın üçüncü katındaydı. Kol aldırmadı. Açtığı pencerenin denizliğinden aşağı inmeye başladı. Tam üç kat
boyunca yangın hortumu gibi aşağıya sarktı da sarktı. Bu arada adam zor
bela kalkmış, pencerenin önüne gelmişti.
Kol bahçeye ulaşınca eliyle şöyle bir sağı solu yokladı. Bir şey arıyor
gibiydi. Durdu. Sonra iki apartman arasında sınır oluşturan kasımpatılarına yöneldi.
Yoklaya yoklaya çiçekleri buldu. İncitmeden sekiz on tanesini kopardı. Buket
gibi bir araya getirdi. Şaşkın şaşkın elinin ve kolunun üç kat aşağıdaki
bahçede yaptığını seyrediyordu adam. Çiçekleri topladıktan sonra kol tekrar
kısalmaya başladı. Geri sarılan şerit metre gibi kısala kısala yukarı çıktı.
Pencereden içeri girince gene durdu. Yan
duvardaki alçak kitap rafının üstünde duran vazoya uzandı. Solmuş çiçekleri
alıp çöpe attı. Yerine yeni topladıklarını koydu. Sonra kısalmasını sürdürüp
geri geri pijamanın kolunun içine girdi, yerine yerleşti. Uyuşma geçti. Adam
rahatladı. Yatağına döndü. Uzandığı yerden gözlerini tavana dikip bir an öyle
kaldı. Sonra sağ eliyle soldakini hafifçe okşadı. ‘‘Sağ ol’’ dedi, alçak sesle. ‘‘O çiçekleri ben de ne zamandır yenilemek
istiyordum ama bir türlü elim değmemişti. İyi yaptın.’’
***
Hoş bir bitiş oldu, değil mi? Devamı yok...
çok hoş, teşekkürler :)
YanıtlaSilçoook hoş, teşekkürler :)
YanıtlaSil