6 Ağustos 2020 Perşembe

Ava

Ava ile Hüseyin

Çalışma odamda
biraz önce sahada aceleyle cebime attığım kağıtlar aklıma geldi, dikkatle çıkardım. Samanlı kağıt kavrulmuş gibi kurumuş, sertleşmiş. Beklemekten biraz daha sararmış, zor açıldı. Bu da ne diye baktım, bir daha baktım. Elimdeki sararmış çizgili defter yapraklarına şaşkınlıkla bakıyordum. Yıllardan sonra gün ışığına kavuşmuş, sararmış defter yapraklarıydı bunlar ve üstünde de kargacık ama burgacık olmayan sabit[1] kalemle yazılmış, bazı kelimeleri hafifçe uçmuş bir yazı, daha doğrusu geleceğe salınan bir mektup.

Sabahleyin bizim çocuklar binanın alt katının tavan tahtalarını sökerken, kararmış, kurt yiyememiş bir tavan tahtası yerinden çatırdayarak inmiş, tabii tahtayla beraber boz bir toz bulutuyla arasında bu katlanmış kağıt da aşağı süzülmüştü.. Bir süre tozun esintisiyle savrulduktan sonra önünde dikildiğim duvarın dibinde  artık kaçmaktan vazgeçip kalıvermişti. Saman kağıtlı bir okul defterinden çıkarılmış bir şeyler karalandıktan sonra dörde katlanıp ust katın taban tahtaları aralığından içeri tıkılmış, saklanmış olmalıydı. Başka zaman olsa aldırmayabilirdim ama bir şey dürtmüştü beni...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder