PANDEMİ GELDİ HANIM!
Koca şehir hastanesinin içine almıyorlar, eşimle beraber bahçedeyiz. Hastane bir hayli büyük, adeta dev Amerikan hastaneleriyle yarışır durumda. Gurur duyulacak kadar büyük.
Şahidim, yeni açıldığı zaman yine işimiz düştüğünde içini gezer gibi olmuştuk. Çıkışta arabayı park ettiğimi sandığım yerde bulamayıp, oto parkının içinde kaybolmuştum. Bir panik içinde zehirli gaza doyduktan sonra temiz havaya çıkıp nefeslendim diye hatırlıyorum. Sonra sanki arabayla tekrar geldiğimi farzedip otomobil kornoları arasında birinci bodruma girip oradan ikinci bodruma dalıp, şuradan sağa mı şuradan sola mıydı yoksa tersi miydi falan filan. “Ulan bu levhayı görmüş müydüm?” vesairelerle bir on beş dakikayı sadece iki binanın altındaki parkı dolaşarak ümitsizce bakınırken arabanın anahtarına da dokunmamaya çalışıyorum ki en az elli metreden kapılarını bilmeden açarım da açık kalır korkusunu taşıyordum. Allahtan ben yalnız değilim orada. Sağa sola bakına bakına
koşturanlar var ama benim gibi karamsarlığa düşeni görünmüyordu. Koşturanlara arada bir soruyorum:
“Oğlum ben yeşil B 5 arıyorum, bu yeşiller ne tarafta, hiç gördün mü?” Kimi omuzlarını kaldırıyor kimi de bir meçhulü anlatır gibi:
“Bak şimdi amca, sen doğru devam et, önüne rampa çıkacak ama sen yukarı tırmanma. Rampanın altına gir, soldan yürümeye devam et oralarda olması lazım. Mavi miydi?”
"...?"
Devamı için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder