BİR RESMİN ANATOMİSİ
BÖLÜM II
Genç adam gördüğü karabasanlardan sonra kerevette oturup, babasının yüzüne gözlerini kırpmadan bakarken, anlattıklarını can kulağıyla dinliyordu. Bütün bu olayları sıkıntıları sanki kendi yaşamış gibi hissediyor, bunalıyordu. Ama olayları anlamakta zorluk çekiyordu: Duydukları ve okulda okuduklarından bildiği kadar Osmanlı koca bir devletti, nasıl olur da bu cücelere yenilir de her şeyi terk ederek Balkanlardan silinir giderdi anlayamadığı buydu.
“Abe oğlum, babalar çalışır, didinir mal, mülk edinir, servet yapar, evlat çalışmaz da azırdakini yerse o servet n’olur? Toz olur, elden gider oğlum, böle düşün” dedi babası içini çekerek: “Sudur uyur da, düşmandır uyumaz be, kollar seni ne zaman ki astasındır, zayıfsındır u vakit kollar seni, pusuda furur seni. kuvalar seni be ya..”
“Bu ka basit olamaz” diye düşündü genç adam. Babası kendi babasından dinlediklerini anlatıyordu oğluna, bu köye nerden ve nasıl gelmişlerdi diye. “Biz suyun öbür yakasından geldik be ya. Ama ben kendimi bildim bileli buradayım burda büyüdüm, anan da üledir. Anam, bubam burada üldüler, ben öbür tarafı bilmem bile. Büyükler anlattırdı ben de dinledim aklımda kalanlar bu kaa. Şimdi ben anlatırım sene, te sen de dinlersin. Te, gerçek nerdedir unu da anca Alla bilir”
Devamı için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder