Yaz yazıları 2


21.YY DA NIZAMÜLMÜLK

Masanın önünde bir sandalye ve üzerinde ayak ayak üstüne atmış bir adam. Altında mavi çubuklu bir pijama ve üstünde esmerleşmiş bir atlet. Masanın üstünde bir mum ki ispermecet balinasının yağlarından imal edilmiş, bir çay tabağı içinde beli bükülmüş erimiş yarı yarıya. Bir de kibrit kutusu, üstünde kararmış, yarısı yanmış bir kibrit çöpü. Masanın üstünde pazardan alınma keten bir örtü ve adamın dirseği örtünün üstünde... Pencereden giren serin bir yel odayı dolaştıktan sonra adamın elindeki gazeteyi şişirdi, geldi atletinden girip vücudunu ürpertti, aynı anda esnemekte olan ağzına doldu.

“Adamlar harika götürüyorlar...” bu esnada tekrar esnedi. “... işleri. Posta atıyorlar, masaya yumruğu koyuyorlar...” tekrar esnedi. “... şerefsizler bizimle uğraşıyorlar” diye içeri doğru bağırdı. “Ne demiş bizim reis dinle. Biz sizin bildiğiniz acemi hükumetlerden değiliz ulen.” Mutfaktan bir kadın sesi anlaşılmaz sözler söyledi cevap olarak.             

Adam kalktı esaslı bir gerindi, kollarını bir açtı, bir duvardan diğerine kadar uzandı. Balkona çıktı o haliyle.  Balkon, bir tarafına arabalar park etmiş normal bir sokağa    açılıyordu. Karşı çaprazlarında ağzı açık kalmış ama doluluktan da olabilir, galvaniz çöp kutuları yerleştirilmiş sokağın kullanımına açık. Adam yüksek sesle analarına bir övgü düzdü. Eğilip etrafa baktı  dinleyen, duyan var mı diye. Olmaz mı? bu yaz gününde herkes balkonlarında. Adam yüksek sesle özür diledi. “Avustralya’da çalışırken alışmışım ama bu illetten kurtulamıyorsun istesen de onun için de üzülüyorum... sigara tiryakiliği gibi” dedi yine yüksek sesle. Balkonda oturanlar dönüp bakmadılar bile.  Pijamalı adam tekrar ana avrat düz gitti bakmadıkları için.

“Hop hop. Nizam abi burada aile var, çayımızı içiyoruz çoluk çocuk!” Adam bir anda elini göğsüne bastırırken başını tevekkülle eğdi.:

“Pardon birader, kusura kalma. Dilimi eşek arısı soksun. Ne de olsa kötü bir alışkanlık, pardon yenge.. Dünya ahiret bacım olun, anasını satiiim. Hay beni kangurular götürsün” diye toparlandı.

“Hoop birader çöp kutusunun kapağını kapatmayı unutma! Kusura kalma ama bütün mahalle bok kokuyor anasını...” çöp kapağını laap diye kapattı genç çocuk: “Pardon Nizam amca!” Adamın karısı tepsiyle iki açık çayı getirip balkonun masasına bıraktı. Adam ilk yudumu bekletmeden aldı. Aynı anda yanan ağzında gevelediği lafları herkes duydu ama kimse bir şey anlamadı.Karısı üstüne alındı hızla içeri gird. Adam başını aşağı sarkıtıp sokağın hal ve gidişine baktıktan sonra demin konuştuğu alt balkona takıldı. 

“Akşam maçımızı seyrettiniz mi bilader? Ulan aşşağlık şerefsiz hakem, ulan sen kim oluyorsun lan?... Resmen satılmış ama profesyonel şerefsiz. Yediler bizi! Öyle mi birader? Sevsinler sizin hakemliğinizi lan o... çocuğu” Bütün sokak maçı seyreden, seyretmeyen, bu hakem ve akşam dandik bir Avrupa takımına elenen futbol takımı üzerinne pupa yelken daldılar. Ne çöp kutusu kaldı ne bunları buraya yerleştiren belediye, ne ambargo, ne bulunmayan ilaçlar, ne karaborsaya kaldırılan protesto edilen mallar hepsi mazinin sisli yarınlarında pardon dünlerinde kaldı, yani unutuldu.

“Siyah, beyaz, en büyük... “

“Fincanı taştan oyarlar, AB ye böyle....”

“Örovizyonda da şerefsizler iki yüzlü davranmıyorlar mıydı? Bizim parçalara bir oy bile vermiyorlar, İsrail’i kayırmıyorlar mıydı bu kansızlar? Hatırlarsınız her halde Nizam abi. Kestik ilişkiyi bitti gitti abi.”

“Oğlum bizim bizden başka dostumuz yok, annadın mı? Geçen seferde böyle yaptılar da ne oldu anasını satayım, baktılar pabuç pahalı s...tirdi gittiler. Akşam bizim yiğitler nasıl kırdılar o telefonları, onların dolarları varsa bizim de Allahımız var. Allah masumların yanındadır bilader”

“Abi biz arkadaşlarla karar aldık, Gugıl mugıl falan kullanmayacaz. Bu da onlara kapak olsun abi..”

“Oğlum bunlar zaten onların abidik gubidik işleri, anasını satiim. Bütün yapacağımız yazışmaları okuyup, saklıyorlarmış bu i...ler affedersiniz yani...                                                Ulan dinleyip de kaydetmezseniz en büyük şerefsizsiniz ulan veled-i z...lar” “Kahrolsunlar abicim bu hainler ve kıç yalayıcıları.” Nizam efendi küfürü salladı, pardon diyerekten. Yaratıcı ve orijinal küfürler de bulurdu  bu Adam yarım aklıyla.

Mahallede bir anda Estergon havası, esmeğe başladı. Birlik beraberlik ve tekbir sesleri sardı sokağı. Nerden çıktığı belli olmayan silahların şarjörlerini boşaltmaya başladılar. Nizam amca anasını satayımla başlayan akıl içi ve rasyonel deha örneği düşüncelerini bir heyecan içinde teker teker sayarken baktı birisi otomobilini kendi önlerindeki kaldırıma çekmeye çalışıyor, ona da bir “Hoop!” çekti. Bayramlık ağzını açmadan “Bizim damat gelecek bilader, rica etsem anasını satayım biraz daha öteye çeksen, mazallah balkondan saksı filan düşer otomobile, sonra sigortacıyla papaz olursun. Sigorta kapsamına girmez derler şerefsizler. Zaten ne zaman para ödemeye sıra gelecek olsa hepsi dansöz kesilirler hepsini kangurular kovalasın..pardon yani.”   diye de özür diledi. Burnundan soluyarak içeri girdi ve masanın üstündeki mumu görünce bir kalay da elektrik işlerine kaydı. “Analarını avratlarını mumyalayayım. Ulan  vatan haini şerefsizler 21.yüz yılının onsekizinci yılında iki gündür  mahallenin elektiriği kesilir mi lan? Trafoya kediler mi kaçtı? Bize de mi aganigi? Karısına ispermeçet ne diye sordu tane tane. Kadın saf saf yüzüne bakınca  eğrilmiş büğrülmüş mumu eline alarak “işte bu ispermeçet balinasından yapılan mumdur. 21. yy da elektrik kesintilerine orta çağ çözümüdür analarını kaololar götürsün, affedersin hanım” dedi.

“Çöteci vatan hainleri yaptıkları kesintilerle milletin asfalyalarıyla oynayıp, onları isyan ettirecekler sözde. Kasap çengeline geçireceksin hepsini teker, teker..” diye devam etti. Balkona çıkıp başını aşağı uzatınca pijamalı Nizam bey adeta çıldırdı. “Ulan anası zilli, arabayı kapıya bırakmış gitmiş, söylememe rağmen. Anasını avradını... Burda başçavuşun eşeği mi anırıyor ulen? Allahını seven tutmasın beni..” demesiyle olaya şahit olan mahallelilerin alkışları arasında balkondan aldığı bir saksıyı aşağıya bıraktı. Burası İstanbul beklenmedik herşey beklenmeyen zamanda olur. O da oldu alkışlar arasında. Ertesi gün medyada Nizam beyin elinde bıçak bir adamı kovalarken boy, boy resimleri yayımlandı.                                                                                                                                           

Bu mahalle de ot biter mi? Semiz otları, pisipisiler, ebegümeçleri,  tosbalar ve  salyangozlarla beraber mahalleyi terk edeli  kaç yıl oldu. Bir daha gelirler mi? Kötümserim, Nizam orda olduğu sürece gelmezler, sanmam.

Sadık Mercangöz Artur Burhaniye 20 Ağustos 2018, 01:40

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                          .  

1 yorum: