Başkentimizin süsleri
Sevgili Yurdaer Songun pişman olmadan dört beş sene kadar önce yaşadığı kenti merak ederek, başladığı sokak, alan ve çevreyi fotoğraflarla tararken, bir şeyin farkına varır. Bu kentin aslında sanat eserleriyle biçimlendirilmeye çalışılmış olduğunu, Heykeller ve Anıtlar diye başladığı resimleme çalışmasında
onların dışında, onlar kadar önemli büstler, rölyefler, vitraylar,
seramik ve mozaik panolar ile diğer özgün sanat çalışmalarının da
değerlendirilmesi gerekir, der ve araştırmasını genişletir.

Dünyadaki bütün İmparatorluklar ve Devletler başkentlerini, hatta diğer kentleri de sanat eserleriyle süslerlerken, Osmanlı İmparatorluğunun payitahtı İstanbul, Roma ve Doğu Roma medeniyetleri tarafından süslendiyse de din anlayışımız, resim ve heykele geçit vermediğinden, şehirlerin süslenmesi camii ve sebillerden ibaret kalmıştır.
Ancak çağdaşlaşma yarışındaki Cumhuriyetin Başkenti Ankara'nın yani yaşadığınız bu kentin, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren yeni filizlenen toplum bilincimize övünç ve güven vermek için 900 civarında çeşitli sanat eserleriyle süslendiğinin farkında mıydınız? Ben değildim.
İşte bu görsel tarama ile Yeni Türkiye'yi yalnız devrimlerle değil aynı zamanda bu yeni anlayışı yansıtacak çağdaş bir başkent ile taçlandırma çabası içinde olduğunu ve şehir içinde yaratılan çeşitli alan ve parklarda çeşitli sanat eserleriyle yeni toplumun yaratılmaya çalışıldığını anlıyoruz.
Son zamanlardaki reklam için alanları dolduran ibrik ve kahve fincanlarını bir tarafa bırakırsak, o zamanlar çeşitli konularda yapılan anlaşılabilir figüratif ya da nonfigüratif çalışmalarla çağdaşlığa yetişme konusunda bir hayli yol aldığımızı söyleyebiliriz.
Yurdaer'in başkentteki sanatsal varlıkların bir nevi envanteri olan bu çalışmasının, sanat tarihçileri ve Akademisyenler için bir referans kitap olacağına inanıyor ve kendisini kutluyoruz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder